Merhaba sevgili kadınlar.
Bu yazıyı yazıyorum çünkü kendimi en yalnız
hissettiğim dönemlerde aslında ne kadar çok olduğumuzu farkediyorum.Yaşadıklarımı
yalnızca ben yaşıyorum zannederken bir çoğumuzun aynı şeyleri , farklı farklı
şekiller de yaşamış olduğumuzu biliyorum. Yaşadığım kalp kırıklıklarını ,
travmaları erkeklerin ilgisiyle yapay sevgisiyle kapatmayı deneyip , hiç size
sarılmadığım için af dileme yazısı yazıyorum...
4 veyahut 5 yaşlarındayken bedenime tanımadığım
eller değdi.Kadınların "güvenli" diye hapsedildiği o evlerden
birindeydim. Bir akrabamızın evinde.Henüz 4 yaşındaydım ve tecavüze uğramıştım.Ne
olduğunu yıllarca anlamlandıramadım.Cinselliği öğrenene dek bildiğim tek şey o
kirli nefesli adam bana istemediğim şeyler yapıyordu ve canım acıyordu. o eve
gitmek istemememem , ağlayıp zırlamam hep bundandı. Defalarca hoyrat ellerini
sürdü minik bedenime. O zamanlar anlamlandıramadığım "o şey"
büyüdükçe belirginleşti kafamda. Ben daha 4 yaşında bedeni sömürülen, tecavüze
uğrayan bir kız çocuğuydum...
20 sene kimseye anlatmadım, kabuslarım
hariç kendime bile. Zannediyordum ki bastırdıkça olmamış olacak.O sıralar
birlikte olduğum, aşık olduğum bir adam vardı. Yaklaşık 3 senedir beraberdik.
Ben birbirimize olan sevgimize , kurduğumuz bağa o kadar güveniyordum ki artık
boğazımı sıkan , peşimden bir gün dahi ayrılmayan "bu olayı" ona
anlattım. Artık dayanamadığımı ve psikolojik destek almak istediğimi, ona
ihtiyacım olduğunu söyledim. Ama o gitti... Arkasına bile bakmadan , yalnızlığını
doldurmak niyetiyle, yarabandı niyetine bir başka hemcinsimi koluna taktı ve
gitti...
O günler de kadın olmanın ne demek olduğunu
, nasıl aslında hayata yenik başladığımızı idrak etme günlerindeydim. Aradan
bir kaç sene geçti. Kadınlar yanımda olsun istiyordum, bu erkek-egemen sisteme
başkaldırmak istiyordum ve örgütlendim.
Bir çalışma alanında bir erkek yoldaşıma
çok güvendim. Hem de öyle çok güvendim ki tekrar yüreğim de kelebekler
hissedecek kadar. Ne ahmaklık değil mi onu da sevdim... Çünkü diyordum ki
"devrimciler yüzlerini bile görmedikleri insanlar için ölümü göze alırlar
ve yanlarında ki kadınları nasıl severler". Buna inandım. Kısa süreli bir
ilişkimiz oldu ve evet o da beni hoyratça "kullandı". O da bir başka
kadının bedenini kullanmış , bana gelince de mesele üç beş sevişme sonrası soğumuştu...
Evet devrimciler insanları çok severlerdi doğru. Ancak erkeklik kavramının ne
olduğunu , erkek egemen zihniyetin kendi saflarımızda dahi nasıl yer ettiğini
görmezden geldim . Eksikliğimdi bu ve yine ben öğrendim. O da öğrendi elbette
zor süreçlerden geçti ancak değişti mi bilmiyorum. Çünkü bende ki izleri hiç değişmedi...
Tüm bu süreçlerden sonra ben kahrolmadım,
depresyon kucaklarında gezmedim sevgili kadınlarım. Ben acı çektim , üzüldüm
ancak kadın mücadelesine daha çok sarıldım... Çünkü istedim ki önce birbirimize
sarılalım. Başka kız çocukları , kadınlar yaşamasınlar bunları. İzin
vermesinler kendilerini mahvetmelerine. Önce birbirimizi dinleyelim ,
güçlenelim ve en önemlisi artık karşı koyabilelim istedim. Düşündükçe hep daha
çok sarıldım kadın mücadelesine. Yaşadıklarımı atlatabildim mi bilmiyorum.
Belki de bundandır erkeklere karşı hala hırçınlığım, asabiyetim. Elbette öfke
kusan biri olmayı ben seçmedim sevgili karşı cinslerim.Hem öfke, nefret öyle
kolay kolay taşınabilecek duygular da değiller ki. Bilirim ki dünyada taşınması
gereken en önemli duygulardır affetmek ve sevebilmek. Ancak sevgili karşı
cinslerim sanırım hepinizi ancak tek bir kadın dahi artık erkek egemenliğinizden
mağdur olmadığında affedebileceğim.Sizler önce kendinize karşı gerçekten samimi
olabildiğiniz de affedebileceğim.
Böyle işte sevgili kadınlar. Tutalım
birbirimizin ellerinden , yüreklerinden. Birbirimizden başka kimsemiz yok. Önce
ağlayıp zırlayalım birbirimizin omzunda , sonrasında birlikte doğuralım
yeryüzüne güneşi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder